26 Kasım 2012 Pazartesi

ŞİİRSEL SONBAHAR

 
·         Bir şiirdir sonbahar. Derinliğe ve sonsuzluğa çağıran renkleriyle adagio bir ezgidir. Bir cello konçertosudur savrulurken gri gökyüzüne doğru kızıl meşe yaprakları . Sonbahar göğün trajik bir şekilde yeryüzüne bakışıdır, düşmüş meleklerin yeryüzünden tanrıya yakarışıdır. Sonbahar trajiktir,ölümü bile bile gülümsemek,kaybedeceğini bildiği halde dövüşmek,karşılıksız sevmek,son kez soylu bir gururla dikilmek,en güzel elbiselerini giymek ,yaşama kapılıp gitmek değil,yaşama güdüsünü yüceltmek yükselmek ve soylu bir görkemle ölümsüzleşmektir.
Sonbaharı çok severim,aşktan, hüzünden,yaza veda etmekten değil kırmızı,sarı ve ve kahverengiye bürünmüş,yeşile çalan,maviye ve altın rengi güneşe adanan bir şiir olmasından, yapayalnız dinlenecek bir sonat ,tek başına içilecek ardından yükseklere çıkıp vadiler seyredilecek bir kadeh kızıl şarap olmasından severim sonbaharı. Ölmeden önce en güzel elbiselerini giymek gibi, ölümün yüksek bir ihtimal olduğu bir düello öncesi ağır başlılıkla ve gururla yerine getirilen bir ritüel gibi gördüğümden severim sonbaharı başka hiçbir mevsimi sevmediğim kadar.
Hesse’nin Şairin Ölümü şiirinde söylediği gibi
‘’ Ölüm bir kutsamadır, yabandan dönüştür yuvaya ve acıdan’’ sonbaharda.
Dünyaya ait olmayan bir yükseklik uzanır göğün altındaki her manzaradan ruhlarımıza. Sonbahar adlı şiirinde Hesse çalılıklarda ve ormanlarda sesleri yankılanan kuşlara ‘acele edin !’ diye seslenir.
‘Rüzgar gelecek yakında esecek,
Ölüm gelecek yakında nefesleri kesecek,
Gri hayalet gelecek yakında ve gülecek,
Gülüşüyle ruhlarımız buz kesecek’
Sonbaharın Sonu adlı şiirinde söyle mırıldanır Rilke:
Görüyorum bir zamandan beri,
Herşeyin nasıl değiştiğini,
Birşeylerin dirildiğini ve eylediğini,
Öldürdüğünü ve acı verdiğini.
Ve Heine bir sonbahar peyzajında kendisini şöyle düşler :
‘Güz rüzgarı sarsıyor ağaçları,
Gece nemli ve soğuk;
Gri bir mantoya sarılı ben,
Ormanlarda yalnız at sürüyorum.’
Sonbahar ve yalnızlık iç içedir nedense. İçsel bir yolculuktur her sonbahar manzarası, yalnız yaşanmalıdır ve yalnız yaşanır ancak.
Onun şiirsel ulviliğini şöyle dile getirir Guillevic :
Ne diyebilirsiniz ki bu mevsime dair,
İşte gök kanatlanıyor..
Başıboş bir hüzünde vardır bu gizemli mevsimde .Verlaine Chanson D’automne adlı ünlü şiirinde yakınır bırakmasından kendini şuraya buraya savrulan ölü bir yaprak gibi savrulan kötü rüzgarlarında sonbaharın .
Hüzün uyanır güzün, Lale Müldür’ün resmini çizdiği gibi uyanır :
Hüzün uyandı Melusine…
Bir su bulut geçti. Bir klavsen yağmuru çaldı.
Kapılar kendilerine örtüldü. Hüzün uyandı.
Sonra bir fresko bize bakar sonbaharın gözlerinden nedensiz hüznüyle her daim,bizim gözlerimizden bir fresko bakar sonbahara:
‘Bir sonbahar penceresinden,
Bir fresk görüyorum
Visione,
Yıldızların dökülüşünü görüyorum’
Der Lale Müldür derin bir sezgiyle yakalayarak kelimelere kızıl kahverengi manzaralarını sonbaharın.
Sonbahar geçer insanların sıradanlıklarının ulaşmadığı kuytuların üzerinden sırrını fısıldayaraktan sadece uzaklara bakmayı ve durmayı bilen gözlere. Bir şiirdir sonbahar..Çünkü şairler akıl ve kelimelerin dışında olanın varlığının farkına varır ve onu umutsuzca dile getirmeye çalışırlar akıl ve dil ile .Çünkü sonbaharda kırlarda yaşamdan daha fazlası uyanır...ölüm ve yaşamın fasit döngüsü birileri için ölümsüzlüğe uyanır..