25 Mart 2013 Pazartesi

MARQUIS DE VAUVENARGUE’ DAN SEÇME DÜŞÜNCELER


 

Gündemin bu karışık zamanlarında sükunet ve dikkat ile vecizelerin arasında dolaşmak fikir ferahlığı veriyor. XVII. Louis Fransa’sında yaşamış olan Vauvenargue’dan paylaşacağım vecizelerle bu güne dair ip uçları vermeye çalışacağım.

 


Bir yanlışa karşı saldırıya geçmeden önce köklerini ortadan kaldırıp kaldıramayacağımıza bakmalıyız diyor üstad.

Büyük adamlar diyor büyük işlere büyük oldukları için girişirler, aptallar ise sadece kolay olduğuna inandıkları için.

Kaprislerimizden daha kötü  bir danışman yoktur diyor aklı selimin önemini vurgulayarak

Tavsiye ile büyük işler yapılmaz diyor üstad ve tamamlıyor büyük düşünceler kalpten gelir ,son noktayı ise şöyle koyuyor: büyük işleri başarmak için hiç ölmeyecekmişçesine yaşamak gerekir  !

Eğer diyor insanlar şandan hoşlanmıyorlar ise bu onların şanı hak etmek için ne yeterli ruhları ne de erdemleri olmadığı anlamına gelir.

Genç ruhlar kendi hatalarından çektiklerinden daha fazla ihtiyarların yanlış tavsiyelerinden çekerler diyor  sözde tecrübenin enerji ve cesaretin önüne nasıl set çektiğini görerek.

Müsamahamızı mükemmel için saklamalıyız derken iyi ve ileriye doğru yönetmenin yüksek sırrını ifşa ediyor.

Zamanın değerini bilmeyen  büyük olmak için doğmamıştır diyor kaybedilen ama asla  geri kazanılamayan hazineyi vurgularken.

Eşitliğin bir doğa yasası olduğunu düşünmek hatadır diyor düşünür, doğanın egemen yasası tabi olma ve bağlılıktır.

Aşırı iyiye ve aşırı kötüye dair hislenimler ayak takımına özgüdür diyor med cezirlerin arasında yaşayan prensipsiz ruhları tarif ederek.

Korku ve ümitten başka insanları ikna eden bir şey yoktur diyor yaşamın iten ve çeken iki temel güdüleyicisini belirterek.

Nezaketli bakışlar kralların yüzünü süsler diyor yükseldikçe alçak gönüllü ve nazik olmanın önemine işaret ederek.

Proje yönetiminin sırrı  uygulamada karşılaşılacak zorlukları önceden görmekten geçer diyor her dönemde tatbikatın en büyük detayını ifşa ederek.

Soyluluk diyor son olarak bir erdem anıtıdır ve şan gibi ölümsüzdür…

14 Mart 2013 Perşembe

HAYATA DAİR


 

 

Seyreyledim eşkal-i hayatı,

Ben havza-i hayalin sularında,

Bir aksi mülevvendir onunçün,

Arzın bana ahcar u nebatı

                                                 Ahmet Haşim

 

 

Chopin’in nocturnleriyle açıyorum akşamı. Yaşama dair tüm çabalarımız çabalardan mümkün olduğu kadar kurtulmuş bir yaşam için değil mi ? Kimileri bu açmazı fark etmediğinden koca bir ömüre küçücük bir hayatı bile sığdırmayı başaramaz. Hayat ömür dediğimiz akışta toplasan bir elin parmaklarını geçmeyecek sonsuzluğu duyduğumuz anlarımızdan ibarettir .

Kimileri yaşamaz bile, hayat dedikleri kendileri yerine isteyen tüketen ve koşuşturan arzularının peşi sıra ümitsiz bir saman alevi gibi parlayıp sönmektir. Bugünleri dünlerinden farklı olmayacaktır bu geçip giden insanlığın. D’anna’nın dediği gibi, insanlığın en büyük ilüzyonu bir geleceği olduğuna inanmaktır, halbuki sıradan adamın yarını da bu gününden farksız olmayacağından bir geleceği olmayacaktır.

Ya sonsuzluk nedir bizi ölümsüzlere benzer kılan  ? ‘’ Sonsuzluk diyor Davila kısa ve uçuşkan soylu duygularımızdan oluşan kristalin bir durumdur’’ Gerisi çirkinlik..gerisi çözülme,bozulma ve yokoluş.

Kavrayamadığımız,çirkin,kaba bencil ve zayıf hallerimizin sonucunda takdire değer ve başarılı bir hayat çıkmayacağı gerçeğidir. Farkına varamadığımız çirkinliklerin ve onları alışkanlık haline getirmişlerin  yaşamlarının ve fikirlerinin toplamından  kayda değer ve aklı selim bir şey çıkmayacağı gerçeğidir.

Şüphesiz insan başarısız bir didişmedir. Zıtlıklar ve çekişmelerle dolu,anlaşılmazlıklarla ve anlayışsızlıklarla dolu bir didinmedir insan. Başarı,güç ve görkem tüm bu çatışmaları barışlandırmak,korkuları zafere dönüştürerek insani olanı bir şiir,yaşayan bir sanat eseri gibi sonsuzlukla irtibatlandırarak estetiklendirmektir.

Kimi zaman gölgelerden,kimi zaman birbirine karşıt parçalardan ve tutarsızlıklardan ibaret olan, sadece biyolojik bir açlıkla toprağın yüzüne tutunmuş olan ve adına kişilik dediğimiz,varlığımız diye sahiplendiğimiz kararsızlıklarımızın bu grotesque toplamı bir varoluş bile değildir aslında. O nedenle karakter ve kişilik denilen şey verili bir durum değil, yaşamın kaotik tutarsızlıkları ve vahşilikleri üzerine inşa etmemiz gereken bir eserdir, bir görev ve sorumluluktur.

Evola’nın dediği gibi, hayatın kendisinde-ama onun dışında değil- hayatın kendisinden daha büyük bir şey vardır. Hayat onu keşfettiğimiz takdirde sonsuzluk,aksi halde  lüzumsuzluktur…