24 Haziran 2013 Pazartesi

SOHBET ADABINA DAİR


·         Karşıtınızın tamamen hatalı olduğunu düşünseniz bile, nazikçe geri çekilip tartışmayı sonlandırın veya ustalıkla sohbete çevirin, fakat asla sinirleneceğiniz şekilde inatla fikrinizi savunmayı sürdürmeyin.

 

·         siyasi fikrinizi savunabilirsiniz fakat onu her koşulda dile getirmeyin, herşeyden ötesi herkesi sizinle aynı fikirde olmaya zorlamayın. Sükunetle onların fikirlerini dinleyin aynı konuda ve aynı fikirde değilseniz kibarca itiraz edin, muarızınız sizin kötü bir politikacı olduğunuzu iddia ederse en azından bir beyefendi olduğunuzu Kabul etmesini sağlayın.

 

 

·         Konuşan bir kişinin asla sözüne girmeyin, size sorulmadıkça tereddüt eden birinin     konuşması esnasında tereddüt ettiği ya da tarihi vermek büyük kabalıktır. Diğer büyük kabalık ise birinin anlatmakta olduğu hikayenin önceden tahminini dile getirmek veya onun ağzından alarak hikayeyi kendin bitirmektir. Konuşan bir kişiye onun  o anekdotu bitirecek kapasiteye sahip olmadığını imlemek kesinlikle kabalıktır.

 

·         Bir kişinin yaptığı uzunca bir konuşma esnasında yorgunluk alametleri göstermekte görgüsüzlüktür, sate bakmak,mektup okumak, bir kitabın yapraklarını karıştırmak ya da başka herhangi bir şeye yönelen ilgi konuşan kişiden ya da konuştuğu konudan yorulduğunuzu gösteren kabalıklardır.

 

 

·         Sohbette genel olarak , diğer bir kişi konuşurken asla konuşmayın ya da sesinizi asla diğer kişiyi bastırmak için yükseltmeyin. Asla üstünlük taslayan bir havaya bürünmeyin ya da diktatoryal bir tarzda konuşmayın, sohbetiniz daima arkadaşça, açık ve gösterişten uzak olsun.

 

·         Size sorulmadıkça kendi işinizden ve mesleğinizden bahsetmek veya sohbeti sizin uzmanlık alanınıza çekmek görgüsüzlük ve bayağılıktır. Sohbetin konusunun sohbetin geçtiği ortama Uygun olmasına dikkat edin.

 

·         Bir tartışmada eğer karşıtları uzlaştıramıyorsanız oradan çekilin, herhangi bir taraf olmanız halinde taraflar kontrollerini kaybederlerse en az bir belki iki düşman kazanabilirsiniz.

 


 

·         Genel bir sohbette asla dikkatin üzerinizde toplanmasına çabalamayın. Sohbet eden grubun bir üyesiyle ayrıca konuşarak onu sohbetin dışına sizinle yalnız konuştuğu bir konuma çekmek büyük kabalıktır.

 

·         Yüksek veya işlenmiş kültürlü bir zeka genellikle ılımlıdır.Günlük ortamlarda kendisinin entellektüel kazanımlarının çevresindeki insanlardan yüksek olduğunun farkındadır ama asla arkadaşlarına kendilerini aşağı hissetmelerini sağlayacak konuşmalar yapmayacak,veya onların karşısında düşünsel avantajlarını sergilemeyecektir. Sade bir açık sözlülükle diğerlerinin açtığı sohbete katılacak,ve tartışmaya götürecek beyanlardan uzak duracaktır. Onun her söylediğinde herşeyden önce nezaket ve diğerlerinin fikirlerine saygı öne çıkacaktır.

 

 

·         Güzel konuşmak kadar bir ilgi ve dikkat havasında dinleyebilmekte büyük beceridir. İyi bir konuşmacı olmak kadar iyi bir dinleyici olmakta zaruridir. Bir kişinin dinleme adabına sahip olup olmaması onun karakteri ve düzeyi hakkında en net bilgiyi verir.

 

·         Asla genel sohbetten ayrılmış halde konuşan iki kişinin sohbetini dinlemeyin, eğer sizin yakınınızdalar ve duymamanız mümkün değilse, oturduğunuz yeri değiştirebilirsiniz.

 

 

·         Sohbete katılımınızı konuşulan konuya uygun insicamda alçak gönüllü ve kısa tutun, uzun konuşmalardan ,can sıkan hikayelerden kaçın. Ancak özellikle yaşlı biri ya da tanımadığınız biri bir hikaye anlatıyorsa ,konuşmadan önce saygıyla onun konuşmasını bitirmesini bekleyin.

 

·         Kendinizden mümkün olduğunca az bahsedin, sizin arkadaşlarınız erdemlerinizi sizi onları anlatmaya zorlamadan bulabilir., böylelikle aynı şekilde hatalarınızı da dillendirmeniz gerekmez.

 

·         Dalkavukluğa teslim olursanız, aptallık ve kendini aldatmak ithamına maruz kalacağınızı  unutmayın.

 

 

·         Arkadaşlarınızdan bahsederken onları birbirleriyle kıyaslamayın, onların her birinin liyakatlerini ayrı ayrı yüceltin ama hiçbirinin erdemlerini diğerlerinin zayıflıkları hilafına yükseltmeyin.

 

·         Sohbet esnasında orada olmayan kişiyi yaralacak sohbetten kaçının. Bir beyefendi asla iftira etmez  ve gıyaben yapılan ifitiraları dinlemez.

 

 

·         En nüktedan kişiler genellikle görece daha önemsiz bir konumda oldukları sohbette ilgi odağı olmak istediklerinde görgüsüzleşmeye ve sıkmaya başlarlar.

 

·         Klişelerden kaçının ve alıntıları nadir olarak kullanın. Doğru kullanıldıklarında sohbete etkileyici bir katkı yaparlar fakat sürekli olduklarında aşırı derecede sıkıcıdırlar ve zevksizlik göstergesidirler.

 

 

·         Bilgiçlikten kaçının, o zeka göstergesi değil aptallık alametidir.

 

·         Dilinizi doğru bir şekilde kullanın, fakat aynı zamanda şekilsellik konusunda aşırı titiz olmayın.

 

 

·         Diğer konuşmacıların dili kullanım hatalarına asla dikkat çekmeyin, bu şekilde davranmak ciddi bir görgüsüzlük örneğidir.

 

·         Bir profesyonel veya bilim adamıysanız, teknik terimleri kullanmaktan kaçının. Zevksizlik göstergesidir. Çünkü bir çok kimse onu anlamayacaktır. Eğer bilinçdışı olarak kullandıysanız ve daha sonar farkettiyseniz ,asla anlamlarını açıklamaya kalkmak gibi daha büyük bir hata yapmayın. Kimse size onların cehaletini yüzlerine vurduğunuz için teşekkür etmeyecektir.

 

 

·         Kendi dilinizde o dili iyi kullanmayan bir yabancı ile konuşuyorsanız, ciddi bir dikkatle dinleyin, tereddüt ettiğinde bir kelime ve fraze ile desteklemeyin,eğer durursa ve bocalarsa sabırsızlık konuşma ve jestleri sergilemeyin. Eğer onun dilini biliyorsanız bunu belirtin, bir yabancıya kendi dili ile hitap edebilmek nezaket göstergesidir.

 

·         Toplum içinde asla soytarılık yapmayın, çok kısa sürede matrak bir adam ve ortam adamı olarak adlandırılacaksınız, ve hiçbir sıfat bir beyefendi olarak vakarınız için bu denli zararlı olmayacaktır. Kendinizi hem sansüre hem de kötü alaya açmış olursunuz, emin olun ki sizinle gülen iki kişden biri size gülüyordur, ve bir kişi size takdir ediyorsa ,iki kişi sizin maskaralıklarınızı  gizli bir nefret ile izliyordur.

 

 

·         Övünmekten kaçının,paradan,bağlantılarınızdan ve emrinizdeki lükslerden bahsetmek çok ciddi bir zevksizliktir. Önemli insanlarla bağlantılarınızı sürekli dile getirmekte görgüsüzlüktür.Eğer isimleri doğal olarak geçiyorsa problem yok ama sürekli önemli dostlarınızdan alıntılar yapıyorsanız bu ağdalı bir tavırdır.

 

·         Yapılan esprinin bir kısmını reddederken, katı bir tutumla ya da soğuk aşağılayıcı bakışlarla diğerlerinin masum neşelerini sorgular bir tavır takınmayın, neşeli bir sohbeti birden ciddi bir konuya dönüştürmek aşırı derecede kötü bir zevk örneğidir.

 

 

·         Eğer yazar çizer takımının sohbetinde bulunuyorsanız onların eserleri hakkında soru sormak kötü bir zevktir. Bir yazara eserinden övgüyle söz etmek yerine ondan konuşma esnasında bir alıntı yapmak çok daha görgülü bir takdir etme yoludur.

 

·         Genel bir sohbet esnasında yabancı bir dille alıntılar aktarmak son derece kaba bir davranıştır.

 

 

·         İki anlama gelebilecek anekdot ve aktarımlar yapmak beyefendiye yakışmayacak davranışlar olarak tasvir edilir.

 

·         Eğer bir sohbet size sinirlendiriyorsa ya konuyu değiştirin ya da susun,aksi halde sinirli bir halde sakinken asla kullanmayacağınız sizi sonradan çok pişman edecek  sözler sarfedebilirsiniz.

 

 

·         Babası asılmış bir adama halattan söz edilmez  basit ama çokbilindik bir deyiştir. Kişisel olarak algılanabilecek konulardan kaçının ve kişilerin aile mevzuları üzerine yorum yapmayın. Sohbet esnasında kişilerin özel sırlarına vakıf olursanız onu kutsal bir gizlilik olarak Kabul edin ve bu sırrı asla üçüncü bir kişiye ifşa etmeyin.

 

·         Eğer çok seyahat ediyorsanız seyahatlerinizden sürekli söz etmeyin, her sözüne ben paristeyken diye başlayan bir adamın konuşmasından daha sıkıcı bir şey yoktur.

 

 

·         Bir ortamda tanımadığınız kişiler hakkında birine soru sorarken o kişiyi betimleyen sıfatlar kullanmaktan kaçının, konuştuğunuz kişi hakkında yorum yaptığınız kişinin bir yakını olabilir.

 

·         Dedikodudan kaçının, o bir kadında nefret uyandıran bir tutumdur, fakat erkekte aşağılık bir özelliktir.

 

 

·         Toplum içinde kimseye işgüzarca yardım teklif etmeyin, kimse size bunun için teşekkür etmeyecektir.

 

·         Dalkavukluktan kaçının, nazik bir kompliman bir sohbet esnasında uygun bir davranıştır. Fakat dalkavukluk, kaba ve ölçüsüz bir davranıştır, hatta hassas insanların nezdinde tiksindiricidir. Eğer üstlerinize dalkavukluk yapıyorsanız size güvenlerini yitirecekler,kişisel bir beklentiniz olduğunu düşüneceklerdir. Eğer bayanlara bunu yapıyorsanız sizi konuşacak başka şeyi olmayan basit biri olarak algılayacaklardır.
 
(37 Conversation Rules for Gentlemen from 1875)
By Brett & Kate McKay  Çeviri : İsmail Orhan Sönmez

6 Mayıs 2013 Pazartesi

BİR ORMAN YAZISI


 
Bu yazıyı Alaçam dağlarının zirvesinden yazıyorum. Kamp ateşim  ormanın karanlık yalnızlığında bir nokta. Güneş devasa çamların ardına, orman kuşlarının güzel melodileri eşliğinde çekileli çok oldu.  O kadar sessiz ve ışıksız ki ,bu yarattığı medeniyetin bir unsuru olmuş insanın anlayabileceği bir hal değil.

Kamp yerine ulaştığımda zirvenin uzantısı olan sırtın kenarından Alaçam köyüne doğru uzanan aşağıdaki yeşilin her tonunu kucaklayan derin vadinin güzelliği ve uzaklarda  2000 metreden daha yüksek olan Akdağ’ın karlı dorukları selamladı beni. Çevremdeki envai çeşit kır çiçekleri ve heybetli çamların hüşu içinde uğuldayışları insani olan hiçbir şeyin sokulmadığı bu ücra dağ köşesindeki dile gelmez büyüyü göz alabildiğine derin ve derinliğine karanlık orman gölgelerine doğru kaçırmakta kelimelerin ve kavramların sokulganlığına karşı.
 

Doğa artık bilinmezliğin ve esrarın, insanın kendi dışında olanı ürpertiyle temaşa ettiği gizemin ,mitik olanın  var olduğu bir alan değildir . Doğa ,orman yolları ile bölünmüş, orman işletmeleri tarafından tüm anıtsal ağaçları kesilmiş, her pınarı poşet ve şişelerle kirletilmiş, aşırı avlanmadan ormanları bomboş kalmış, maden şirketleri tarafından hallaç pamuğu gibi atılmış, ağaç kesmekten başka bir işe yaramayan yeni yollarla yarılmış bir çırpınıştır sadece.

Bir zamanlar dünyanın kendi arsızlığından ibaret olmadığını bilen ve bu farkındalığı da en derin bir şekilde doğa da temaşa eden insan da ,artık alabildiğine şımarık alabildiğine opportunist ,alabildiğine bencil ve doyumsuz ,ruhu ve bedeni ,çoluğu cocugu yaşlısı ihtiyarı psişik bir obezite ve gargantualığa mahkum  bir çirkinliktir yer yüzünde…

Varlığımız dünyayı güzelleştiriyor mu pek emin değilim…

Gece olanca karanlığıyla çevirdi beni, Almanların orman yalnızlığı -Waldeinsamkeit -dedikleri  his bu olmalı.

Geceye ve düşlere dalıyorum…

29 Nisan 2013 Pazartesi

BALIKESİR'DE GÜN BATIMI


Balıkesir’in sırtını yasladığı o metruk tepeliklerden gün batımını seyrediyorum. Bu muhteşem gurubu keşfeden sadece ben miyim ? Baharın zümrüt tonları akşam kızıllığıyla karışarak gözlerime ilahi dinlerin cennet tasvirlerinden mülhem bir ziyafet sunuyor. Uzaklarda çok uzaklarda ardında neler olup bittiğini bilmediğimiz, fakat ruhumuzu sıkan sıradanlığın ve yeknesaklığın ötesinde bir varoluş hali olabileceğini ümit ettiğimiz tepeliklerin munis çizgileriyle sükunet buluyor ruhum. Güneş bu saatlerde altından bir içki gibi kendisine açık kalplere süzülür ve sarhoş eder.

 


İşte o gurub rüzgarıda esiyor. Yeşil düzlüklere yayılmış koyun sürülerinden belli belirsiz gelen çıngırak seslerinde zamansızlığa ve sonsuzluğa dair çizgiler buluyorum. Aşağılarda zaman akıp geçerken olanca hızıyla ,şehrin dışındaki kırlarda bir ebediyet şarkısı terennüm edilmektedir.İşte bu şarkıdır gündelik mevzulardan sıkılan ruhumuzu feryat figan kırlara ve tabiata doğru ila nihaye çağıran ve bizi tatminsiz bir sergüzeştin kollarına sürükleyen

 

Her akşam bu yüksek tepelerden gün batımını seyreder ve aynı hissiyatı defaatle tecrübe ederim. Kimi zaman bir piyano melodisiyle yakalamaya çalışırken sonsuzluğu ,kimi zaman bir soprano nidasının titreyişleriyle yeryüzündeki yaşamın görkemine, ancak batan bir gün gibi geçiciliğine ve beyhudeliğine,fakat o beyhudelik ve fanilik içinde dahi zarafetine,letafetine ve asaletine,işte tıpkı şu güneş gibi bakar ve iç geçiririm.

 


Yaşamak başka nerede bu kadar güzeldir. Kanaatim odur ki şehrin dışındaki o metruk kırlarda derin bir hissiyat ve tefekkürle tecrübe edilen bir gurub  arzın güzelliğiyle meşhur herhangi bir noktasındaki manzaradan daha az tesirli değildir ruhumuza.

 

Gün tepelerin ardında batarken, aynı sonsuzluğun rüzgarla başını okşadığı ve bilmem kaçıncı kere yaşama uyanan otların çalıların ve tek tük bodur ağaçların gölgeleri bir şiir gibi varlığın asıllarını imleyen mecazi formlarda uzamaktadır. Vadilere saklanmış ağıllara doğru seyirten koyun sürüleri o ağır ve umursamaz tavırlarıyla karanlıkta kaybolmaktadır. Şehir ve insanlar farkında mıdır bilinmez ama onların kendilerini sonsuzca önemsediği şehirlere doğru bu metruk kırlardan bir kez daha akşam olmaktadır..

                                              
                                                                                    

25 Mart 2013 Pazartesi

MARQUIS DE VAUVENARGUE’ DAN SEÇME DÜŞÜNCELER


 

Gündemin bu karışık zamanlarında sükunet ve dikkat ile vecizelerin arasında dolaşmak fikir ferahlığı veriyor. XVII. Louis Fransa’sında yaşamış olan Vauvenargue’dan paylaşacağım vecizelerle bu güne dair ip uçları vermeye çalışacağım.

 


Bir yanlışa karşı saldırıya geçmeden önce köklerini ortadan kaldırıp kaldıramayacağımıza bakmalıyız diyor üstad.

Büyük adamlar diyor büyük işlere büyük oldukları için girişirler, aptallar ise sadece kolay olduğuna inandıkları için.

Kaprislerimizden daha kötü  bir danışman yoktur diyor aklı selimin önemini vurgulayarak

Tavsiye ile büyük işler yapılmaz diyor üstad ve tamamlıyor büyük düşünceler kalpten gelir ,son noktayı ise şöyle koyuyor: büyük işleri başarmak için hiç ölmeyecekmişçesine yaşamak gerekir  !

Eğer diyor insanlar şandan hoşlanmıyorlar ise bu onların şanı hak etmek için ne yeterli ruhları ne de erdemleri olmadığı anlamına gelir.

Genç ruhlar kendi hatalarından çektiklerinden daha fazla ihtiyarların yanlış tavsiyelerinden çekerler diyor  sözde tecrübenin enerji ve cesaretin önüne nasıl set çektiğini görerek.

Müsamahamızı mükemmel için saklamalıyız derken iyi ve ileriye doğru yönetmenin yüksek sırrını ifşa ediyor.

Zamanın değerini bilmeyen  büyük olmak için doğmamıştır diyor kaybedilen ama asla  geri kazanılamayan hazineyi vurgularken.

Eşitliğin bir doğa yasası olduğunu düşünmek hatadır diyor düşünür, doğanın egemen yasası tabi olma ve bağlılıktır.

Aşırı iyiye ve aşırı kötüye dair hislenimler ayak takımına özgüdür diyor med cezirlerin arasında yaşayan prensipsiz ruhları tarif ederek.

Korku ve ümitten başka insanları ikna eden bir şey yoktur diyor yaşamın iten ve çeken iki temel güdüleyicisini belirterek.

Nezaketli bakışlar kralların yüzünü süsler diyor yükseldikçe alçak gönüllü ve nazik olmanın önemine işaret ederek.

Proje yönetiminin sırrı  uygulamada karşılaşılacak zorlukları önceden görmekten geçer diyor her dönemde tatbikatın en büyük detayını ifşa ederek.

Soyluluk diyor son olarak bir erdem anıtıdır ve şan gibi ölümsüzdür…

14 Mart 2013 Perşembe

HAYATA DAİR


 

 

Seyreyledim eşkal-i hayatı,

Ben havza-i hayalin sularında,

Bir aksi mülevvendir onunçün,

Arzın bana ahcar u nebatı

                                                 Ahmet Haşim

 

 

Chopin’in nocturnleriyle açıyorum akşamı. Yaşama dair tüm çabalarımız çabalardan mümkün olduğu kadar kurtulmuş bir yaşam için değil mi ? Kimileri bu açmazı fark etmediğinden koca bir ömüre küçücük bir hayatı bile sığdırmayı başaramaz. Hayat ömür dediğimiz akışta toplasan bir elin parmaklarını geçmeyecek sonsuzluğu duyduğumuz anlarımızdan ibarettir .

Kimileri yaşamaz bile, hayat dedikleri kendileri yerine isteyen tüketen ve koşuşturan arzularının peşi sıra ümitsiz bir saman alevi gibi parlayıp sönmektir. Bugünleri dünlerinden farklı olmayacaktır bu geçip giden insanlığın. D’anna’nın dediği gibi, insanlığın en büyük ilüzyonu bir geleceği olduğuna inanmaktır, halbuki sıradan adamın yarını da bu gününden farksız olmayacağından bir geleceği olmayacaktır.

Ya sonsuzluk nedir bizi ölümsüzlere benzer kılan  ? ‘’ Sonsuzluk diyor Davila kısa ve uçuşkan soylu duygularımızdan oluşan kristalin bir durumdur’’ Gerisi çirkinlik..gerisi çözülme,bozulma ve yokoluş.

Kavrayamadığımız,çirkin,kaba bencil ve zayıf hallerimizin sonucunda takdire değer ve başarılı bir hayat çıkmayacağı gerçeğidir. Farkına varamadığımız çirkinliklerin ve onları alışkanlık haline getirmişlerin  yaşamlarının ve fikirlerinin toplamından  kayda değer ve aklı selim bir şey çıkmayacağı gerçeğidir.

Şüphesiz insan başarısız bir didişmedir. Zıtlıklar ve çekişmelerle dolu,anlaşılmazlıklarla ve anlayışsızlıklarla dolu bir didinmedir insan. Başarı,güç ve görkem tüm bu çatışmaları barışlandırmak,korkuları zafere dönüştürerek insani olanı bir şiir,yaşayan bir sanat eseri gibi sonsuzlukla irtibatlandırarak estetiklendirmektir.

Kimi zaman gölgelerden,kimi zaman birbirine karşıt parçalardan ve tutarsızlıklardan ibaret olan, sadece biyolojik bir açlıkla toprağın yüzüne tutunmuş olan ve adına kişilik dediğimiz,varlığımız diye sahiplendiğimiz kararsızlıklarımızın bu grotesque toplamı bir varoluş bile değildir aslında. O nedenle karakter ve kişilik denilen şey verili bir durum değil, yaşamın kaotik tutarsızlıkları ve vahşilikleri üzerine inşa etmemiz gereken bir eserdir, bir görev ve sorumluluktur.

Evola’nın dediği gibi, hayatın kendisinde-ama onun dışında değil- hayatın kendisinden daha büyük bir şey vardır. Hayat onu keşfettiğimiz takdirde sonsuzluk,aksi halde  lüzumsuzluktur…

5 Şubat 2013 Salı

ATTAQUE D'IMMOBILITE



 

Eskrimin derin terimlerinden biride attaque d’immobilité kavramıdır. Sabit durumdan bir anda çıkan bir saldırıyı anlatan bir terimdir. İçinde hem beklemeyi,hem sükuneti hem de saldırıyı barındırır.

 

Müsabaka esnasında piste bir anda preparasyonu (hazırlığı)  terk edip sabitleşirseniz rakibinizi bir anda size uymaya ve hareketlerini yavaşlatmaya zorlarsınız. Bu iki tarafın hareketleri ve mesafeyi izlediği ve oyunu kurmaya çalıştığı denge durumundan bir anda sabit olanın lehine gelişen bir kontrol durumudur. Saniyenin dörtte bir gibi bir anda yakalanan bu kontrol ,hızlı bir saldırı ile sayıya dönüştürülür. Gecikilirse rakipte sabit duruma geçer ve ruh durumu sükunete dönüşünce kontrolünü geri kazanır.

 

Benzer bir tavır insan ilişkilerinin bir düelloya dönüştüğü her yerde bu eskrim kavramının kendini bulduğu yasa hükümran olmaya devam eder.

 

Suskunluk,sükut ve reaksiyoner olmama bir çok başarılı lider,stratejist ve devlet adamı tarafından uygulanan çok etkili bir garddır.  Sükunet size saldırmaya hazırlanmış ve gerilmiş rakibin yıkıcı enerjisinin size ulaşmasını engellediği gibi ,o enerjinin geriye dönerek rakibin stresini arttırmasını, ya da gerginliğinin ve konsantrasyonunun kaybolarak sizin saldırınıza daha hazır hale gelmesini sağlar.

 

O nedenle her büyük darbe ve saldırı bir sükut ve sabitlik noktasında köklenmek zorundadır. Başarılı hamlelerin ve görkemli  son vuruşların sırrı sabitlikteki derinliklerinde gizlidir.

 

Sabitlikten kaynaklanan atak kavramının karşısında reaksiyoner tutum yer alır. Reaksiyoner koşullu ve bağlıdır. Eyleminin kaynağı kendinde değildir. Ve eğer kontrollü bir rakip karşısında ise kaybetmesi kaçınılmazdır…

 

Attaque d’immobilite ,  touché,point !